Berlin Günlükleri

Geçen hafta sonu ilk defa tek başıma Berlin’de kaldım (24 Haziran’da yazmışım bu satırları). Cuma akşamı İtalyan bir arkadaşım ve onun iki fizikçi arkadaşıyla tiyatroya gittim. Cuma iş çıkışı metroya bindim, Berlin’in metroları tam bir şenlik. Geçen haftalarda Berlin’e gelen iki arkadaşım Mitte’deki otellerinin etrafının sakinliğinden bahsediyorlardı, onlardan ayrılıp eve dönerken metrodan manzaralar gönderdim, hayat burada diye. Gerçi benim de metroya çok bindiğim söylenmez. Yürümek, bisiklet ve Uber benim günlük taşınma araçlarım.

Metrodan indikten sonra yürümeye başladım, kaldırıma taşan insan kalabalıklarından hangisine otursam derken güneş altında bir mekânda karar kıldım. Yemekleri yokmuş, zeytin ve çerezle akşam yemeğimi yiyip spritzimi yudumladım. Gelen geçeni izledim, herkesin kendi olabilme özgürlüğünün bu kadar limitsiz olabildiği başka bir şehir yok şimdilik bildiğim diye düşündüm, sonra kalktım tiyatroya yollandım. Tiyatronun sokağında Lübnan lokantası gördüm, dürüm falafel aldım, “Aaa patatesleri kendiniz mi yapıyorsunuz, anne patatesi deriz biz bunlara,” dedim, adam da bana ikram etti. Her şey çok lezzetliydi, yine gidecek ben. Tiyatronun adresine bak, aynı sokakta.

Tiyatro garip başladı. İlk önce down sendromlu bir grup bir oyun sergiledi. Ciddiler mi taşak mı geçiyorlar algılayamadım. Sonra her şeyi ne kadar garantiye aldığımızı fark edip kendimden utandım. Tabii ki özgüven ve kendini sevmekle ilgili taşak geçmiyorlardı. Instagram’ın pozitif bombalamasının yan etkileri bazen böyle yargılayıcı yapıyor insanı.

Tiyatro çıkışında Kreuzberg’e yürüdük. Hayat Kreuzberg ve Neukölln’de akıyor gençler için. Bir Türk bakkalından bira aldık, bira çeşitliliği beni inanılmaz şaşırttı. Biraımdan bir yudum aldım bakkalın önünde, sıçkamış, hemen değiştirdiler. Sonra İtalyan arkadaşımın iş arkadaşlarıyla buluştuk köprünün üzerinde. Evsizinden dahilerine herkes oturmuş içkisini içiyordu. Sonra orada yaşayanlara çok ses gidiyor diye polis gelip herkesi kaldırdı. Nehir kenarına gidip biraz da orada oturduk. Sohbetimiz derinlikliydi, sevdim ama yine de gençlerin protesto ettikleri şeylerin gerçekten bilincinde olmadıklarını fark ettim. Bir nevi mastürbasyon yapıp dünyaya faydalı olduklarını sanıyorlar. Çok ses etmedim. Sadece biraz bildiklerimi anlattım, protesto ettikleri şeyle ilgili bilmedikleri şeyler. Bilmiyorum, etki etti mi? Yaşlıyım artık, akıl vermiyorum. Bildiğimi kendi düşüncem olarak söylüyorum ama yine de.

Hepsi depresif, “Ya,” dedim, “içimden, gençsiniz, İtalyansınız, gidin bir aperol için, la dolce vita yapın arada. Dünya da önemli de, sen iyi olmazsan dünyaya faydan ne?”

Sonra Uber’le eve döndüm, üşendim çünkü metroya binmeye. Posh mahalleme döndüm yaşlı yaşlı. Oralar daha sakin. Ama hâlâ türlü çeşit ortama girme potansiyelim varmış demek ki.

Cumartesi ve pazar göle yüzmeye gittim. Cumartesi akşamı eve dönerken son anda bir arkadaşımı aradım, yanına gittim. Üç arkadaşıyla oturuyordu. Epey sohbet ettik. 2 İsrailli, 1 Filistinli İsrailli ve ben. Çok güzel sohbetler döndü.

Anlatmaya üşeniyorum. Foto yüklemeye üşeniyorum.

Berlin’i seviyorum. Sanki tutunamayanların bir arada ama yine de yalnız tutundukları bir şehir. Çok özgür, çok sanatsal. Mis gibi, yapaylık o kadar az ki bu şehirde.

Yine de az şey yapıyorum Berlin’de. Şehrin tadını çıkaracak kadar kalmıyorum çünkü burada. Hafta sonu burada olmayınca yaşam yok. Hafta sonu da evde yaşamım yok. Aslında zor bir hayat benimki ama çalışmak beni o kadar mutlu ediyor ki, tüm bu sıkıntılara katlanabiliyorum.

Kendimi yeniden buluyorum bu şehirde, kendimi yeniden doğuruyorum. Gerçek bir doğumla gömdüğüm sadece Zeynep’i yeniden küllerinden doğuruyorum. Sancılı mı? Evet. Üzerimden bir kamyon gibi geçti koca kış. Ama bir o kadar güzel ve umut verici.

Şimdi kızım yanımda. Ev sahibimin Berlin’in biraz dışında bir yelken kulübünde küçük bir evi var. Kulüpte bir oda kiraladık kızımla. Gündüz orada kalıyor o, ben sabah işe gelip akşam oraya dönüyorum. Yelken dersi alıyor, ev sahibimin Bangkok’tan gelen yeğeniyle oynuyor.

Cumartesi onları alışverişe götürdüm. KaDeWe’de dev indirim vardı. Hunharca alışveriş yaptık, onlar yemek katında yemek yedi, M&M’s’e gittik, üzerinde kendi fotoğrafları olan M&M yaptılar. Dün de yani 13 Temmuz Pazar da sanat müzesinde yaz festivaline gidecektik ama çok sıra vardı, çocuk aktivitelerinin hepsi doluydu. Dolaştık geldik. İlk defa Checkpoint Charlie’yi gördüm. Berlin’i seviyorum. Çok açık, çok tarih var ama hepimiz birlikte güzel yaşıyoruz.

Tatili iple çekiyorum. Şimdilik benden bu kadar.
Ses edin arada.

Yorumlar

Popüler Yayınlar