Öfkeme Sahip Cikiyorum

Bu sarki cok iyi degil mi?
Bugün instagram hesaplarımı sildim. Darisi Whats App'in basına. Söyle bir düsündüm, gün icinde en cok vaktimi alan, dur bir bakayım deyince bir saatin geçtiği yer, instagram. Biraz efektif hale gelene kadar yokum. Biraz ilerleme kaydedince canim cok çekerse yeni hesap açarım. Belki.
Harika insanlar tanidim, güzel etkinlikler takip ettim ama verdigi götürdügüne deymiyor be gencler. 
Murathan Mungan'in 996 Km kitabini okudum. Biz 90'lari hayatimizin, Türkiye'nin en güzel yılları olarak degerlendirirken, ülkenin Güney Doğusundaki gencler bambaşka bir gerceklik yasıyorlardı muhtemelen. O zamanlar doğru düzgün haberimizin olmadıgıni, cünkü Gezi'ye kadar sessizlik boyutlarını bile anlayamadigimiz medya 90'larda bizi nasıl manipüle ettigini gördük. Iste o yılları, ilimli Islamın yükselen cigliklarini, PKK'yi, derin devleti, hepsinin karmaşık iliskisini cok güzel bir bakış acısından anlatıyor Murathan Mungan. Kitap su gibi akıyor, ic karartıyor, sasirtiyor ama göz kırpmadan okutuyor. Yine nefis bir araştırma ve kurgu.
The Table, Pierre Bonnard, 1925

Gaffar Okkan'dan da bahşediyor kitap. Musa Anter ve Gaffar Okkan cinayetlerinin arasında gercekte uzun yıllar olsa da burada kurguda ikisi de yer buluyor ve hiç de rahatsız etmiyor. Aklıma bir proje dolayisiyla calistigim Gaffar Okkan'in kizi geldi. Okuyabilir mi acaba kitabi? Hala cani nasıl yanıyordur kimbilir diye düsündüm. Ordan esi geldi aklıma. O da avukat bir is dolayisiyla tanismistik. Bir gün Harvey Nichols'ta gördüm, ayak üstü laflarken esine ne aldigini söylemişti. Ben de "ne aldınız" diye sormuştum. Aklıma geldikçe hala utanıyorum. Yine utandım. Her zevzek soru sorana da kızmayın, benim normalim degildir bu ama oluyormus demek ki. Ben de Harvey Nichols'ta sürekli açılan Kismet by Milka bilekliğimi tamir ettirmek istemişti. Ettiler sandim ama olmamış, Sabrina's Haus'un önündeki sularda hakkin rahmetine kavuştu. Maalesef. 
Hemen hemen her gün göle yüzmeye gidiyorum. Hayal ettigim hayati yasamaya cok yakinim Almanya'da hava güze olunca. Hayal ettigim evden hemencecik suya girebilmek. Bir tik var daha hamdolsun Rabbim.
Gecen hafta Bremen'e kuaföre gittim. O gün ilk defa yüz yüze bir is görüşmem oldu Bremen'de. O yüzden eski günlerimden kalma bir elbise ve ceketimi giydim. Kendimi yeniden o özgüvenli, basarili avukat kiz gibi hissettim. Öyle iyi geldi ki. Vera beni görünce "anneeee sen böyle mi giyiniyordun"" dedi. "Evet" dedim, ben her gün böyle giyiniyordum. Sonra babamla artistik ve fabrika ayarlarıma döndüm. Kendimi suclu, yanlış ve degersiz hissettiğim. Dün itibariyle ama özellikle bugün ama özüme döndüm. Üreticinin bana yüklediği ayarlardan bana ne? Ben doğuştan gelen ayarlarıma bakarım. Onda da ben suclu degil masumum, degersiz degil, degerliyim. Herkes kadar. Dün söylediğim "sevilmeye layık degilsiniz" lafını da geri alayım. Benim tarafimdan sevilmeye layik degilsiniz. Onu da halleneceğiz insallah, saglikli sinirla. 
Pazardan aldigim otlarla nefis bir kis yaptım. Kenarlarini tirtikladim bile yazarken. Simdi güzel bir sofra kurayım.


Yorumlar

Popüler Yayınlar