Yumusakligin ve cabasizligin gücü

Yumusakligin ve cabasizligin gücünü ögreniyorum... görerek... yumusakligin ve cabasizligin ama asla pes etmemenin, dinlenmeye soluklanmaya izin vererek, zorlamadan yapılan seylerin ne kadar fark yarattigini görüyorum... görerek öğreniyorum...

sabah meditasyonumun bugün getirdiği... mutluluğu tasimayi bilen bir insan olmak istiyorum. hepimiz basari, ün, para, mutluluk, huzur, ask vs vs pek cok pozitif duygu ve sonucu hayatimiza istiyoruz. Lakin cogumuz bunları tasimayi bilmiyoruz. Cok derinlerde bir yerlerde zihnimiz bize oyunlar oynuyor. Haketmedigimizi söylüyor bize. Dünyada bu kadar kötülük varken sen kim oluyorsun da huzurlu ve mutlu olmaktan bahsediyorsun. Sen kim oluyorsun da kendini sevilmeye layık sanıyorsun. Herkesin hikayesi baska ve ama bastıran ic sesi cok benzer. Her ihanet kolay affedilmez elbet ama insanin kendine ihaneti en zoru. Üstelik pek cogumuz bunun farkında bile degil.

O zaman ne yapmalı? O zaman önce istenen o tüm pozitiflikleri tasimayi öğrenmeli. Nerden nasıl başlamalı? Kendinle yüzleşerek. Iyini ve kötünü, aydinligini ve karanligini karşına alıp yüzleşerek. Kacmadan, korka korka da olsa üzerine giderek. Bu yolun demirbasi bu, yüzleşmek ve kabul etmek. Kendine karşı dürüst olmak ve değişmeyi istemek.  Peki sonra nasıl iyilestiricem kendimi? Öncelikle terapi ama tek başına yeterli degil, ve uzun bir süreç. Ve aci var. Ama sonrası, iyilik, sonrası, güzellik.


Ben neler yapıyorum? Firsat buldukça yüzmeye veya ormana gidiyorum. Öncelikle suyun icinde ve/veya yeşilin icinde olmak benim icin en güzel meditasyon. 

Firsat bulduğum günler Yoga with Adriane ile yarim saatlik yogalar yapmaya calisiyorum. Vücudum yarim saat istiyor. 10 dakika bile yeter aslinda. Meditasyon yapmaya calisiyorum. Sabah ve/veya aksam. Bazen Tara Brach'la bazen Joe Dispenza ile. Bu aralar en cok bunu yapıyorum. 

Sabahlari aksatmadan sabah sayfalarıni yazıyorum. O ne ola ki derseniz Julia Cameron'un Sanatcinin Yolu kitabini okumanızı tavsiye ederim. Ben fırsat buldukça yazan bir insanım ama bunu her gün ve belli ödevleri gözeterek yapmanın bir fark yarattigini görüyorum.

Anita Ree, Otoportre, 1930

Ve en önemlisi sabah sayfaları hariç hiç biri icin kendimi zorlamıyorum. Her sabah mutlaka 3 sayfa yazıyorum. Hepsini birden yapabilmek ciddi bir mesai ama her gün mutlaka bir hareket/bir spor olmasina calisiyorum hayatımda.  Bazen bir gün es veriyorum ama esleri cok uzatmamak lazim. Zaten bir süre sonra vücudunuz da ruhunuz da size yalvarıyor, besle beni, kalk yürü, doğaya git, git yüz, kalk yoga yap belin agridi, kafanda yine birilerine söyleniyorsun otur meditasyon yap.

Ama bu dönem özellikle bana bir sakinlik getirdi. Bir kabuğuma çekilmek ihtiyacı. Sesleri kisip biraz kendi sesimi duyma ve onu duydukça daha da duyma ihtiyacı. O ses bana söylüyor ne istiyorum, neye ihtiyacım var. Ve ben de mümkün oldugunda elimden geldiginde vermeye calisiyorum, kendime, ihtiyacını. Ihtiyacimi. Kimim ben, ne istiyorum, nerden geldim, nereye gidiyorum? Zorlamadan, yavaş yavaş. 

Nihai amac yok, bu bir yol. Mükemmellik yok. Modern yaşamın insani kullanan söylemlerini kisisel iyilik halinizden ayırmak her zaman kolay degil. Evet her şey bizim sorumluluğumuz ama evrensel de bir ahlak var. Bireysel ve toplumsal düzeyde. Her zaman her şey de bizim kabahatimiz degil. Bazen dünya da insanlar da ahlaksiz ama bunların arkasına siginip sızlanıp durmamak da bizim sorumluluğumuz. Dünya yanarken biz iyi olmak zorundayız. Ancak o zaman bir başkasına da dünyaya da bir hayrımız dokunur. 


Yorumlar

pastel dedi ki…
♥️🌺

Popüler Yayınlar