Copie Conforme - Asli Gibidir

"Şiir gibi değil, masal gibi de değil, uzun süredir evli herkesin kendinden bir şey bulabileceği, kah hüzünlendiren kah gülümseten ama galiba en çok zarafetle hüzünlendiren Abbas Kiarostami filmi. Juliette Binoche, 2010'da Cannes'de en iyi kadın oyuncu ödülünü bu filmle almış. Az bile almış, gelmiş en iyi oyunculardan biri hakikaten kendisi.

Her şey değişir, söz vermek bunu durduramaz. Kimse bir ağaçtan, bahar bitince çiçeklerini korumasını bekleyemez. Çünkü sonunda çiçekler meyveye dönüşür. Ve sonra, sonra ağaç meyvesini kaybeder. — Ya sonra? — Sonra yapraksız bir bahçe. — Yapraksız bir bahçe mi? — Farsça bir şiir. Yapraksız bir bahçe. Güzel olmadığını söylemeye kim cesaret edebilir?

Yapraksız Bahçe

Ey bulut, o giydiğin nemli, soğuk gocukla, Gel, yapraksız bahçede gökyüzünü kucakla. Bahçe yalnız başına bütün gün, gece gündüz, Masum, üzgün ve sessiz.

Rüzgâr onun şarkısı, müziği yağan yağmur, Elbisesi çıplaklık, işte, üstünde durur. Bir başka giysi ona gerekiyorsa, rüzgâr altın iplikle diker.

Yeşerir mi bilinmez, kimbilir o nerede, Bahçıvan da yok orda, yolu düşen kimse de, Gelecek ilkbaharı beklemeden, kendince Yitip gider o bahçe.

Gözlerinden ısıtan bakışlar saçmasa da, Yüzünde gülümseyen bir yaprak açmasa da, “Güzel değil” denemez o yapraksız bahçeye.

O bize şöylesine bir öykü anlatıyor: Üstten bakan meyveler, bir zamanlar her şeye Şimdi toprak altında, mezarlarda yatıyor.

Yapraksız bahçe, Gözyaşları kanlı, gülünce. Sarı yelesi savrulan atını sürerek, Hükmediyor oraya sonsuza dek Her mevsimde hükümdâr sonbahar.

— Mehdi Akhavan Sales 

DIKKAT! Burdan sonrası SPOILER içerir.


Diyaloglar... Diyaloglar... Arka fonda Toskana. Ne kurgu, ne gerçek, asil ve kopya birbirine karışmış, ama ne önemi var. Diyaloglar o kadar güzel ki... Toskana o kadar güzel ki... Şarabın mantarını bile hissettim damağımda. Kadınla adam... Diyaloglar o kadar gerçek ki... Koypa mı, asil mi? Ne önemi var. Aşkın baki kaldığı tıkanmış evlilikler, ancak bu kadar güzel ve sahici anlatılabilir. Ya da belki de sadece kadının askinin baki kaldigi...

"Herhangi bir nesneyi alıp müzeye koyuyorlar ve insanların o nesneye bakışı değişiyor. Burada önemli olan nesne değil, senin algın."

"Şu selvi ağaçlarına bak, ne güzeller. Hepsi eşsiz. Hiçbiri birbiriyle aynı değil. Yaşlılar. Bin yaşında olan bile varmış. Orijinallik, yaş, güzellik, işlevsellik; bu bir sanat eserinin tanımı. Tek fark galeride değil kırlarda olmaları. Bu yüzden kimse onları fark etmiyor."

"Birbirimizin zaaflarına karşı biraz daha hoşgörülü olsaydık, bu kadar yalnız olmazdık."

Fedakârlık yapan kadın, çocuğu ve kocası tarafından görülmeyen kadın, sorumluluklardan yorulmuş ve öfkeli kadın, hala seven hala asik kadın. Asik olduğunu iddia eden ama öyle davranmayan erkek. Bence gerçekten evlilerdi. En son sahnede adam 9 trenine binmeyecek gibi geldi ama çok da emin değilim. Binmese de bir cacık olur mu o ilişkiden artık ondan da emin değilim.



Adam kopyanın orijinalden az da olsa farklı olduğunu ve tam da bu yüzden kopyanın da bir değeri olduğunu savunuyor. Kadınsa, insanların kopyaya baktıklarında orijinalin yaşattığı ile aynı duyguyu yaşayıp yaşamamalarına göre bir değeri olacağına inanıyor. Arabada bakış acısı örnegini veren adam nerede? Kadinin cirpinislari, anlatmak icin, kalbimi acıttı.

Bunu seven, bunu da sever: Before Midnight. 

PS: Anatomy of a Fall'daki çok dilliliği düşünüyorum. Buradaki çok dillilik çok güzeldi. Bir ara herkesin kendi dilinde tartışması hele. Bi anlamı var mı bu detayların, bir amaç var mı çok dillilikte yoksa yabancı oyuncularla çalışan yönetmenler herkesin işini kolaylaştırmak için mi çok dilli yapıyorlar filmlerini? Uzun süre daha kafamı meşgul edecek bu konu benim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar