Arzular

Mahrumiyetler, arzularımızın önünde bir engeldir ve engellenmek insana acı verir. O halde bizim mutlu ya da mutsuz olmamız arzularımıza kavuşabilecek gücümüz olup olmadığıyla ilgilidir. insan bebeklik döneminde mutsuz değildir, çünkü arzu ve iktidarı denge halindedir. 

Insanın arzuları ne kadar çoksa çaresizliği de o kadar büyüktür. Cünkü imkanlarının ötesine geçen arzularını tatmin edmeyen kişi, kendisini zayıf be değersiz hisseder. 

Yumuşak ve olumlu ihtiraslar kendini sevme hissinden, haşin ve çirkin ihtiraslar da benlikten doğarlar. O halde insanı esasta iyi yapan, ihtiyaçlarının az oluşu ve kendisini başkalarıyla az mukayese edişidir. Kötü yapan da çok ihtiyaçları oluşu ve çok gösteriş yapmak isteyişidir. 

- Jean Jacque Rousse, Emile 

Edvard Munch: Sommernacht am Strand, 1902/03

1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesiyle birlikte insanların eşit olduğunu düşünülen demokratik bir toplum kurulmaya başlanıldı. Lakin 1830'larda Fransız tarihçi Tocqueville Amerika'yı gezerken toplumdakı yeni bi hastalığı farketti. Bolluk içinde yaşayan insanlar her zaman daha fazlasını istiyordu. Eşitsizlik kural olduğunda büyük eşitsizlikler hiç dikkati çekmez. Ama eşit toplumda yaşayan insanlar en küçük eşitsizliği bile farkederler. Işte tam bu yüzden bolluk içinde yaşayan demokratik toplumlar kendilerini melankolinin içinde bulurlar, Fransada intihar ve Amerikada delirme vakalarının sayısının artma sebebleri belki bunlardır diye düşünüyordu.

- Alain de Botton, Statü Endisesi 

Ve tam bu sebeple aslinda Avrupali insanlar gösteris yapmıyor. Gösteris sevmedikleri icin degil, göze batmamak icin.

PS: Berlin'in dibindeki Potsdam'da mükemmel bir Munch sergisi var 1 Nisan'a kadar. Denk gelirseniz aklınızda olsun.

Yorumlar

Popüler Yayınlar