Once Ben

Bu satıları yazarken dinliyorum. Belki sen de dinlemek istersin. 

Cumartesi öğleden sonra... hava bahçede oturacak kadar sıcak... Bugün bana bir Ekim ayninin Yunanistan'ini hatırlatıyor. Cok eskilerden. Sonbaharin tüm güzelliğinin antik Olympia sehrinin gögünde yükseldiği, Almanya'nin Eylül'üne ve hatta yazına denk gelen Akdeniz'in sonbahar günesi gibi bir güneş var basimin üzerinde. 

Son iki yıldır hep gitmek ister gibiyim. Güzel günleri bekler gibiyim. Ruhum benimden ayrilmis sanki, bir kösede oturmuş, gelecek günleri bekliyor. Bedenimse deli danalar gibi ordan oraya koşturuyor.

Iki yıl önce terapistimle görülme ve duyulma ihtiyacımı ortaya cikarmistik. Ama ben cesaret edememişim fazlasına. Disaridan talep etmişim bunu. Oysa bugün durduğum yerde anladım ki, önce ben kendimi görmezsem ve duymazsam kimse beni görmez ve duymazmış. Kapisi açık parmakliklarin ardına hapsettiğim kendimi, ben elinden tutup isiga çıkarmazsam kimse bana istediğimi veremezmiş. Önce ben duyulmayi ve görülmeyi hakettiğimi anlamazsam, kimse anlamazmış. 

Bu satırları yemyesil bahçeme bakarken yazıyorum. Öncesinde kıymalı böreğimi yedim, az evvel pisirdigim. En son sucluluk duymadan gönlümce ne zaman börek yemiştim ben, ağzıma tikistirmadan, tadına vararak, kendime kızmadan, kendimi suclamadan? Sahi ne zaman? Hatırlayamadım. Müzigimi dinlerken gölgesinde oturduğum cinar agacima baktım kafamı kaldırıp. En son ne zaman böyle baktım sana cinar ağacım? Hatırlayamadım... Böregimi yavaş yavaş cignerken üc farklı kelebek gördüm. Tam oh dedim, rengarenk bir tane geldi, beni tebrik etmek ister gibi.

Elimdekinin kıymetini bilmemek sanılacak diye su anda yasadigim gerçekliği aslinda istemediğimi kendime itiraf etmem ne kadar da uzun sürdü degil mi? Oysa kizimi da, esimi de, evimi de, hayatimi da cok seviyorum. Nasıl söylerim sırtımda yük oldugunu? Oysa ki hayatin ve bedenimin bana anlatmak istediği bambaşka şeylermiş. Insan kendi olarak, kendine öncelik vererek sevmeliymiş, şefkat göstermeliymiş. Her gün sosyal medyada karsilastigimiz bu sözlerin gercek anlamını anlamak ne kadar zormuş aslinda. Insanin kendini sevmesi, kendine şefkat göstermesi ne kadar zormuş aslinda. Insan uçakta maskeyi önce kendine sonra çocuğuna takarmış da, gönlünün oksijenini önce kendine veremezmiş meger. Önce çocuğunun, kocanın, kardesinin, annenin, babamin veya arkadasinin gönlüne taktiğin oksijen maskesi görünmezmiş meğerse. Sen görene kadar da öyle kalacakmış meğerse. Iste simdi gördüm. Sonunda... ve bu "kisin ortasında, icimde, yenilmez bir yaz oldugunu fark ettim" diyen Albert Camus'un sözleri kadar umut verici. Oh.

Summer Moon at Miyajima, Tsuchiya Koitsu, 1936

Yorumlar

pastel dedi ki…
🙏🏻🙏🏻♥️♥️seviliyorsun.
Zeynep dedi ki…
ben de seni bebikim <3<3<3

Popüler Yayınlar