Yehova Sahitleri Beni Nasıl Buldular?

2004 yili bahari... Türkiye'de yoga yeni yeni... Ben mezun yeni yeni... Zeynep Aksoy bir yerlerde yoga kursu veriyor ama pahalı. Tesadüfen Nisantasi'nda bir el ilanı ilisiyor gözüme. Atiye Sokak'ta ücretsiz yoga dersi... O zamanlar stajyer avukatım, yani gencim ve bu bedava islerin arkasında gizli baska ücretler oldugunu bilmiyorum. Ofisten bir iki arkadaşım is cikisi Nisantasi'nin yolunu tutuyoruz, bedava yogaya. "Üzerimizi değişelim mi" diyorum, "siz bilirdiniz" diyor oradaki görevli kadın. Is kıyafetleriyle yoga yapamacagimiza göre, değişiyoruz üstümüzü, giyiyoruz hosortmanlarimizi, başlıyoruz beklemeye. Görelim bakalım ne menem bir şeymiş bu yoga. 

Bir sürü insan yerde oturuyoruz, birden herkes Sanskritçe şarkılar söyleme başlıyor. Ilk sok. "Aaaa yoga degil bu, eyvahlar olsun, bunlar birazdan grup seks yapmaya baslayacak, eyvahlar olsun sonra da polis basacak, yeni geldik biz deriz, bilmiyorduk, bakin hosortman bile giydik biz baska türlü yogaya geldik sandik deriz" diye kafamda kendimle konusa konusa bitti sonunda. Cikista gülme krizine girdik, o yasta zaten bir şey olmasa da gireriz de, o insanların kendinden geçercesine şarkılar söylemeleri falan bana epeeey tuhaf gelmişti. Ay insanlar böyle böyle giriyorlar herhalde tarikatlere diye de düşünmüştüm genc aklımla. 

Gel zaman git zaman ben Art of Living sayesinde yoganın bu sarkili türkülü sekilleri ile de hasbihal oldum. Lakin cok sevmeme ragmen Art of Living'te bile isime yarayanları aldım, guru islerine hiç bulaşmadım.

Dindar biri miyim? Hayir, degilim. Ama yaklasik. dört senedir, yilda bir hafta dini hukuk anlatıyorum. Ilgimi celbetti, dinler tarihi okumaya başladım. Zaten, burada bahsettigim kitaptan da hatirlarsiniz.  Okudukca dinleri anlarım derken iyice insan yapımı geldi bana dinler. Karşı degilim, pek cok insan din Allah korkusundan böyle, hafazanallah bir de o korkuları olmasa neler yapacaklar hayal edemiyorum. Herkesler de küçük Kantlar gibi kendi ahlaklarıyla dolaşmıyor ortalıkta. Ben dolaşıyorum ama. Ailemden öyle gördüm. Hak yememeyi "cehennemde yanarım" diye degil; dogru ve erdemli bir yaşamın, insana saygının gereği bu olduğu icin ögrendim. Sanırım normal ve sıkıcı bir ailede büyüdüğüm için, yeterince sevgi ve ilgi gördüğüm için böyle bir aidiyet hissi gelişmedi bende. Arkadaş grubuma ait olmak yeterliydi benim için.

Bir türlü konuya gelemiyorum, biliyorum ama bir şey anlaticam size bekleyin iki dakka. Yaklasik dört-bes yıl kadar önce, annemin ölüm yil dönümünde helva kavurup komşularıma dagitmistim. Yanina da bu geleneği anlatan ve alerji riskine karsilik icinde neler oldugumu yazdigim bir not ilistirdim. Sonra bir komşum kart atmış bana. Tam da o sirada minik bir haftasonumu kacamagina doğru yola cikiyorduk. Yolda üstünkörü okumaya calistim, kadın koçluk yapıyor "istersen yardim edeyim" minvalinde bir seyler yazmış sandim. Almanca ve el yazisi ile yazilmis bir kart ile benden cok beklentiniz olmasın lütfen. Cok da seetmedim yani. Sonra da unuttum gitti.

Ta ki o çiftle karsilasincaya kadar. Adam bana öyle icten bir merhaba dedi ki, kıllandım. Aaa dedim burda gereksiz bir coşku var, sonra farkettim ki kadın bana selam vermiyor. Adam da o yüzden muhtemelen iki kisilik bir coşkuyla selam veriyor. Bu da benim lanetim gibi bir şey, 2000 yılında Bilgi Kiz Yurdu'nda okula gitmediğim bir sabah alt kattan bir kiz bana Izmit'ten getirdigi pişmaniyeyi vermişti. Hemen kıllandım "kiz bu kesin benim ex'le çıkmaya başladı bak görürsün" dedim Irem'e, o da "saçmalama ne alaka" dedi. Ve nitekim hakli ciktim. Arkadaslar ben bana iyi davranan herkesten kıllanmıyorum yanlış anlaşılma olmasın ama ortamdaki gereksiz coşkuyu ve daha pek cok gizli hissi anlıyorum. Kizcem de ayni benim gibi. Lanet gibi bir şey cünkü her seyi anlıyor ve bu yüzden bazen hassas ve alıngan damgası yiyorsun. Neyse gel zaman git zaman adamdan çift kisilik selam, kadindan düşük surat, sonunda bu sene kadına bir mektup yazdım ben. Aslında tam da o günlerde pek de enerjim yoktu, kendi arkadaşlarıma bile ancak zaman ayırabiliyordum. Yani tam bir Alman oldum, ekstra yeni bir insanla kahve icmeye ne mecalim ne de halim var ama gördüm ki kadının annesi de ayni gün vefat etmis. Onu yazmış bana kartta. Bir de bir sürü Incil ayeti. Dinden destek aldigini belirtmiş. Neyse, mektubum üzerine, telefon ve e-mailinin yazılı oldugu kartıni, üzerine "kahve icmeyi cok isterim" notuyla posta kutuma atmış. Tabi bendeniz yine haftalarca aksiyona gecemedi. Sonunda gecen pazartesi kadincagiz, benim nasıl bir Leyla oldugumu  anlamış olacak ki, kapıya geldi. Bu hafta pazartesi icin sözleştik. Saat 10:00'da bana kahveye geldi. Bahçede oturduk. Aslında sohbeti hoşuma gitti ve beklemediğim bir şekilde derin konuşmalara daldık. Benim en çok dikkatimi çeken ise, kadının sürekli arkamdaki camdaki yansımasına bakmasıydı. Biraz tuhaf bir durumdu, ama onun dışında sıkılmadım aslında. Hayatin ikinci yarısındaki varolussal sancılarla din sayesinde basa ciktigini anlattı bana. Ve Yehova Şahidiymiş. Kadın gitmeden önce Yehova Şahidi olduğunu anlamamıştım aslinda. Gittiğinde kartını okuyunca anladım. Pek çok insan önyargılı yaklaşır Yehova Şahitlerine ama ben, "Gel ne olursan ol gel" modundaydım sanırım. Anlasam farklı davranır miydim, sanmam. Sadece kimsenin sormaya cesaret edemediği seyleri açık açık sorardım kesin. O, aradigi cevapları dinde bulduğunu anlatırken ben de okudukça daha da dinden uzaklaştigimi anlattım. Dinin büyük ölçüde insan yapımı ve anlamsız olduğunu düşünmeye başladigimi da eklemeyi ihmal etmedim. Bilemiyorum artık bundan bir cacık olmaz diye mi düsündü yoksa 1000 sevap point kazanırım ben bu salaktan diye beni kendine hedef belledi mi, bunu zaman gösterecek. Ama önyargısızca sunu söyleyebilirim ki eğer bana misyonerlik yapmaya kalkmazsa, ki yapmadi şimdiye kadar, bence oldukça tatlı bir kadın.

Ben Almanya'da bazı şeyleri tamamen yanlış anlama konusunda gerçekten ustayım. Bir gün bir arkadaşımla koşu yaparken, diger istikametten gelen gençten bir Alman "OPA"* yanıma yaklastiginda bana elini uzattı. Ben de anında avucumu kaldırdım ve besliği caktim eline. Bana bir beslik vermek istediğini sandigim OPA'nin aynı anda "Abstand" dediğini duydum, yani "sosyal mesafe." Tabii ki, anlamamıştım ve sadece adama bakakaldım. Yani işte, durumun nasıl da kafa karıştırıcı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Kim bilir, belki de kadının Yehova Şahidi olduğunu anlamadığımda aynı şekilde saçmalamışımdır, bilemezsiniz.

Bir arkadaşım İstanbul'da tam bi muhafazakar yuvası olan bir şirkette çalışıyor. Bosuna kankam olmamış, Allah affetsin saftiriklikle benden asagi kalır yani yoktur, kendisi patronlardan birinin gözdesi olmuş, kadın onu imana getirmeyi kafasına koymuş. 1000 sevap points loading... Dur bir dakika o da ne? Kız işe  file çoraplarla gitmiş. Cami acilisinda yakkabilarini cikarmasi gerektigini farkettiginde "aaa, ama benim ayağımda file çorap var" demiş. Sonra herkes seferber olup bu kizceye galoş bile bulmuşlar.

Konuyu bir yere bağlayabilecek miyim, sanmam, ama bir kisim kısadan hisseler de yok degil. Ben bazen Almanlar icin bir imtihanım galiba. Bu bir. Ikincisi nerde beleş orda bokluk arkadaslar, uyanık olun. Ikincisi Teoman'in dediği gibi bu ülkede sadece laikler muhafazakarlari ezmedi. Ben hiçbir laik'in bir muhafazakari içki icmeye ikna etmeye calistigina sahip olmadım. Ama tersini bolca görüyoruz. Hele özgüvenler tavan yaptıktan sonra ama ne bolca. Son olarak da, önyargilarimdan epey arinmisim, eskiden dalga gececegim konuşmalar simdi bambaşka yakınlıklar yaratabiliyor.


Yorumlar

Gökçe dedi ki…
Alman genç Opa’ya beşlik çakma kısmına baya güldüm. Bu tam benim yapacagım tarzda bir şey😁aklımda olsun da ben beşlik çakmayayım 😁

Popüler Yayınlar