Ergenleri Sevin

Bu yazinin müzigi

Aslinda her sey olmasi gerektigi gibi oluyor diye düsündü merdivenlerden inerken. Solunda yesile durmuş, asla sararamadan yenip bitirilecek kayısılar büyümekteydi. Berrak yağmur damlaları yaprakların üzerinde isildarken, toprağın rayihasıni da burun deliklerine doldurmuşlardı.

Kanal boyunca yürüyüp bu yeşil bahçeye gelmeyi seviyordu. Bu küçük bati sehrinde iklim karasaldi ve esek donduran güneşli kisin ardından gercek bir bahar gelirdi. Öyle Istanbul'daki gibi çapkın badem çiçeklerini küstüren cinsten degil, harbi mi harbi bir bahar. Sanssiz günüyse kösedeki balkondan uzak akraba komsunun taşlamalarına gögüs germesi gerekebilirdi. Ama bugün şanslı günüydü. Yagmur dinmis, geriye yeşilin tonu koyulasmis bahçe ve toprağın kokusu kalmisti. 

Yillar sonra da bu evi hatirladiginda o güzel bahçeyi ve komşuları hatirlayacakti. Merdivenlerden indiğinde tam karşıda sagdaki dairede emekli kibar doktor ve zarif karisi yasiyordu. Sagdaki dairede o dünya güzeli kadindan nasıl ciktigini anlamadigi, ergenlik kibrinin kurbani olan iyi huylu oğulları, yani doktorun torunları ve doktorun neseli oğlu. Hatirladikca yüzünü güldüren iyi, tasasız, güzel ve büyük bir aile. Ogullardan biri ileride basarili bir kemanci olacak. Konserine davet edildiği bir aksam cikista Kesan'li ünlü habercinin de olduğu bir grupla citir kanat yiyip bira içmişlerdi. Ünlü haberci cogu Trakyali gibi sarisin mavi gözlüydü ve büyük bir kanalın büyük bir bireyinin kızıyla evliydi. Ama bütün bunlar ona yetmemiş olacakta ki yandaş oldu ve tüm Trakyalilari "Trakya'dan böyle bir adamın nasıl ciktigi" sorusuyla başbaşa bıraktı.

Ikinci katta taşlama ustası uzak akrabanın, ki sonraki yıllarda "bu kadın mi hayati bize dar etmişti" diye, ergenlikte, hayati ve insanları bazen ne kadar da ciddiye aldigini düsünecekti, örnek gösterdiği, tip okuyan mütevazi hanim kız, ve en güzel elbiselerimizi diken terzi annesi. Onurlu, mütevazi ve had bilen insanlar. Bizim olmamakla itham edildiğimiz özellikler. Bir türlü yerimizi, haddimizi, sinifimizi bilemedik. Genctik çünkü ve eglenmek istiyorduk. Taşlamaci teyze ve şürekalari bir nesil ergenin, ergenliğin tam da olması gereken dogasinia sahip olmanın yanlış oldugunu ve bu sebeple de kendilerinin toptan yanlış oldugunu sanarak büyümesine yol açtı. Ergenler bu insanları cok ciddiye aldılar. Ama ergenler kendilerini de ciddiye aldılar. Kendilerini ezik sansalar bile bir daha hayatta belki de hiç sahip olmayacakları o öz saygıya en cok sahip oldukları dönemin o zamanlar oldugunu bilmediler uzun süre.

Solda bizim apartman. Giriş kat solda yazdan yaza gelip tomarla kaset alan Almanci kız ve ailesi. Bir insan nasıl bu kadar cok kaset alabilir? Peki Almanya gercekten o kadar sikici mi yoksa senin meslek öğrenen hayatin mi öyle? Bak yine kibirli kibirli konuşmalar. Almanya öyleymiş.

Karşı dairelerinde Özge ve Müge. Al sana iki hadsiz daha. Müge ile en sonra New York'ta görüştüler. Hadsiz Trakyalilar dünyanın her yanında buluşuyorlar. 

Ev bos. Annesi kardeşini de alıp taşlamalı teyzeye gitmiş olabilir. Odasına girip yerdeki mindere oturuyor. Blue Jean'in son sayisini karistiriken kafasında odasını yeniden dekore ediyor. Duvarda bu ayki postere yer yok. Ama haftasonu babası veli toplantısı dönüsü hepsini yırtıp yenilerine yer acacak. Babası bagirirken, annesinin kasaba gitsin diye biraktigi 500.000 liraya bakıyor gözünü ayırmadan. Gidip parfüm almak istiyor o parayla. 

Ama aslında her şey olması gerektiği gibi oluyor.

Gercekten ne kadar güzel yaşadık. Her şey ne kadar güzeldi sanki genclikte. Hayat daha güzel degildi belki de biz genctik iste. Neseliydik. Bir söylüyor bin gülüyorduk hakikaten. Bize bir şey olmaz saniyorduk. Olmuyordu da. Sonra neden böyle hayat üzerimizden kamyonla gecmis gibi oldu. Gecmedi oysa. Hala cok sansliyiz. Hala cok ayricalikliyiz.

Yorumlar

elif dedi ki…
O zamanlar da seviyorlardi ama oyle davranarak dogru yu yaptiklarini zannediyorlardi sanirim, ne yapti tum o komsular merak ediyorum

Popüler Yayınlar