Ben yapmaya başladım :)
Seni seviyorum, sana teşekkür ediyorum, beni affet
İster inanın, ister inanmayın.
İnanmıyorsanız Google’a girin, kendi gözlerinizle görün.
‘Dr Hew Len’ yazın.
Ya da ‘Ho’oponopono’...
Tonla dosya ve film çıkacak karşınıza.
Tabii aksine inananlar da vardır.
Ama tüm dünyada uygulanıyor ve ciddiye alınıyor.
Birkaç gündür ben de yapıyorum.
Birine sinir mi oldum? Trafikte mi sıkışıp kaldım? Param mı yok? İlginç röportaj konusu mu bulamıyorum? Alya’ya mı kızıyorum? İstediğim hızda kilo mu veremiyorum?
Duruyorum...
“Bu içinde yaşadığım her neyse, sorumlusu yüzde 100 benim” diyorum, “Seni seviyorum, sana teşekkür ediyorum, beni affet.”
Kime mi diyorum?
Bilinçaltımdaki bir hatıraya, hatalarıma...
Gün içinde defalarca söylüyorum.
İnanmayacaksınız ama olumlu birtakım gelişmeler de yaşadım.
Ki ben böyle şeylere itibar etmem.
Enerji- menerji laflarını duyduğumda kaçarım.
“Ama o kadar basit bir şey ki, ulan uygulasam ne kaybederim?” dedim, isterseniz siz de deneyin, sonuçlardan beni de haberdar edin.
Dr Hew Len, bir workshop için İstanbul’a gelmişti, karşısına dikildim, sorularımı sordum...
‘Dr Hew Len’ yazın.
Ya da ‘Ho’oponopono’...
Tonla dosya ve film çıkacak karşınıza.
Tabii aksine inananlar da vardır.
Ama tüm dünyada uygulanıyor ve ciddiye alınıyor.
Birkaç gündür ben de yapıyorum.
Birine sinir mi oldum? Trafikte mi sıkışıp kaldım? Param mı yok? İlginç röportaj konusu mu bulamıyorum? Alya’ya mı kızıyorum? İstediğim hızda kilo mu veremiyorum?
Duruyorum...
“Bu içinde yaşadığım her neyse, sorumlusu yüzde 100 benim” diyorum, “Seni seviyorum, sana teşekkür ediyorum, beni affet.”
Kime mi diyorum?
Bilinçaltımdaki bir hatıraya, hatalarıma...
Gün içinde defalarca söylüyorum.
İnanmayacaksınız ama olumlu birtakım gelişmeler de yaşadım.
Ki ben böyle şeylere itibar etmem.
Enerji- menerji laflarını duyduğumda kaçarım.
“Ama o kadar basit bir şey ki, ulan uygulasam ne kaybederim?” dedim, isterseniz siz de deneyin, sonuçlardan beni de haberdar edin.
Dr Hew Len, bir workshop için İstanbul’a gelmişti, karşısına dikildim, sorularımı sordum...
- Dr. Hew Len, sizinle tanıştığım için heyecanlıyım. Ama tam da anlamadım
ne yaptığınızı. Siz nesiniz? ’Temizlikçi’ miz? ‘İyileştirici’ mi? Özel
güçleriniz mi var? Uzaktan enerji mi yolluyorsunuz?
- Hiçbiri. Ben sadece eğitmenim. Dünya, sorunlarla dolu. Sizin de sorunlarınız var, benim de. Herkesin var. Bu sorunlardan çok basit bir yöntemle kurtulmak ve özgürleşmek mümkün. İşte son 20 yıldır, dünyanın her köşesini gezip, eğitimler verip, insanlara o yöntemi öğretiyorum.
- Öğrettiğiniz yöntemin adı Ho’oponopono. Nedir bu Ho’oponopono?
- Bir tür temizlik. Bilinçaltındaki bir hatayı düzeltmek için yapılan bir temizlik. Herkesin kendi başına yapması gerekiyor.
- Ve bilinçaltındaki o hata düzeliyor... Öyle mi?
- Evet.
- Nasıl?
- Bu sistemin nasıl çalıştığını ben de bilmiyorum. Ben sadece bilinçaltımla konuşuyorum, “Seni seviyorum. Teşekkür ederim. Beni affet” diyorum. Divinity (Tanrısal Akıl), kutsal güç ya da Tanrı, artık siz ne isim veriyorsanız; eğer siz gerçekten hazırsanız, o kaydı, o hatırayı siliyor ve hatanız düzelmiş oluyor. Siz de sorununuzdan kurtuluyorsunuz.
- Şimdi tabii benim bunu hemen anlayabilmem ve ikna olabilmem çok mümkün değil... Baştan başlayalım: Siz eğitmensiniz ve insanların problemlerini temizliyorsunuz, birkaç cümleyle...
- Hayır, ben sadece kendi temizliğimi yapabilirim. Sadece kendi bilinçaltımı temizleyebilirim. Başkalarını temizleyemem. Ho’oponopono’nun özü şu: Hayatta, başımıza ne gelirse gelsin, sorumlusu biziz. Her şey bunu kabul etmekle başlıyor. Yok öyle bahane bulmak, mazeret üretmek, topu başkasına atıp kaçmak, suçlamak, yargılamak... Biriyle mi tartışıyorsunuz, bir sorun mu yaşıyorsunuz, bir çıkmazda mısınız, önce sorumlunun kendiniz olduğunu kabul edeceksiniz. “Şu an yaşadığım neyse, sorumlusu yüzde 100 benim” diyeceksiniz.
- Peki, diyelim ki dedim...
- İşte o yaşadığınız sorun, beyninizdeki bir hatıra, bir kayıtla ilgili...
- Ya öyle değilse?
- Öyle. Ve o kayıtlar, devamlı kendini tekrarlıyor. Oysa sıfırlansa, o kayıt kaybolsa, o problemleri yaşamayacaksınız. İşte onları ‘temizlemek’ için neler yapabileceğinizi öğretiyorum size. Ama kimseyi zorlamıyorum. Denemesi bedava. Ben ho’ponopoyu’yu 20 yıldır uyguluyorum, işe yaradığını da görüyorum. Üzerine kitaplar yazdım. Dünyanın 17 ülkesine workshop’lara gittim. “Seni seviyorum, teşekkür ederim, beni affet” dediğimiz zaman, içimizdeki bizi temizleyebilecek Tanrı’ya ulaşıyoruz.
- Hangi kelimeler, cümleler olduğu önemli mi?
- Çoook. Pişmanlık ve affetme içermesi gerekiyor. “Özür dilerim, yaşadığım her neyse, benim yüzümden oluyor, beni affet” diyorsunuz, “Bilinçaltımdaki hangi hatıradan dolayı bunu yaşadığımı bilmiyorum ama bana bunları yaşattığın için teşekkür ederim ve affımı dilerim...”
- Yaşadığımız o olumsuz şeylerin, hangi hatıradan kaynaklandığını biliyor muyuz peki?
- Bilmemiz gerekmiyor. Onu Tanrı biliyor. Tanrı her yerde. O her şeyi biliyor. Ve zamanı geldiyse, bizim içten yakarışımıza ikna olursa, siliyor. Bakın ben bu ülkeye gelmeden temizlik yaptım, bu şehre, bu otele gelmeden de. Gelince de. Sizinle tanışmadan da yaptım...
- Neden?
- Çünkü sizinle tanışmamızın bir sebebi var. Niye başkası değil, siz? Niye bu röportajı sizinle yapıyorum. Bilmiyorum sebebini. Ama hiçbir şey tesadüf değil. Madem bizim kaderlerimiz kesişti, herhangi bir olumsuzluk yaşamak istemedim. Yaşamamak için de, siz benimle görüşmeye gelmeden, “Bilinçaltımdaki hangi kayıt yüzünden bir araya geliyorsak teşekkür ediyorum. Seni seviyorum. Ve beni affet” dedim. Ben bu oturduğum koltukla da ilgili temizlik yapıyorum. Sadece canlı varlıklar değil, cansız varlıklar da temizliğimin bir parçası...
- Hiçbiri. Ben sadece eğitmenim. Dünya, sorunlarla dolu. Sizin de sorunlarınız var, benim de. Herkesin var. Bu sorunlardan çok basit bir yöntemle kurtulmak ve özgürleşmek mümkün. İşte son 20 yıldır, dünyanın her köşesini gezip, eğitimler verip, insanlara o yöntemi öğretiyorum.
- Öğrettiğiniz yöntemin adı Ho’oponopono. Nedir bu Ho’oponopono?
- Bir tür temizlik. Bilinçaltındaki bir hatayı düzeltmek için yapılan bir temizlik. Herkesin kendi başına yapması gerekiyor.
- Ve bilinçaltındaki o hata düzeliyor... Öyle mi?
- Evet.
- Nasıl?
- Bu sistemin nasıl çalıştığını ben de bilmiyorum. Ben sadece bilinçaltımla konuşuyorum, “Seni seviyorum. Teşekkür ederim. Beni affet” diyorum. Divinity (Tanrısal Akıl), kutsal güç ya da Tanrı, artık siz ne isim veriyorsanız; eğer siz gerçekten hazırsanız, o kaydı, o hatırayı siliyor ve hatanız düzelmiş oluyor. Siz de sorununuzdan kurtuluyorsunuz.
- Şimdi tabii benim bunu hemen anlayabilmem ve ikna olabilmem çok mümkün değil... Baştan başlayalım: Siz eğitmensiniz ve insanların problemlerini temizliyorsunuz, birkaç cümleyle...
- Hayır, ben sadece kendi temizliğimi yapabilirim. Sadece kendi bilinçaltımı temizleyebilirim. Başkalarını temizleyemem. Ho’oponopono’nun özü şu: Hayatta, başımıza ne gelirse gelsin, sorumlusu biziz. Her şey bunu kabul etmekle başlıyor. Yok öyle bahane bulmak, mazeret üretmek, topu başkasına atıp kaçmak, suçlamak, yargılamak... Biriyle mi tartışıyorsunuz, bir sorun mu yaşıyorsunuz, bir çıkmazda mısınız, önce sorumlunun kendiniz olduğunu kabul edeceksiniz. “Şu an yaşadığım neyse, sorumlusu yüzde 100 benim” diyeceksiniz.
- Peki, diyelim ki dedim...
- İşte o yaşadığınız sorun, beyninizdeki bir hatıra, bir kayıtla ilgili...
- Ya öyle değilse?
- Öyle. Ve o kayıtlar, devamlı kendini tekrarlıyor. Oysa sıfırlansa, o kayıt kaybolsa, o problemleri yaşamayacaksınız. İşte onları ‘temizlemek’ için neler yapabileceğinizi öğretiyorum size. Ama kimseyi zorlamıyorum. Denemesi bedava. Ben ho’ponopoyu’yu 20 yıldır uyguluyorum, işe yaradığını da görüyorum. Üzerine kitaplar yazdım. Dünyanın 17 ülkesine workshop’lara gittim. “Seni seviyorum, teşekkür ederim, beni affet” dediğimiz zaman, içimizdeki bizi temizleyebilecek Tanrı’ya ulaşıyoruz.
- Hangi kelimeler, cümleler olduğu önemli mi?
- Çoook. Pişmanlık ve affetme içermesi gerekiyor. “Özür dilerim, yaşadığım her neyse, benim yüzümden oluyor, beni affet” diyorsunuz, “Bilinçaltımdaki hangi hatıradan dolayı bunu yaşadığımı bilmiyorum ama bana bunları yaşattığın için teşekkür ederim ve affımı dilerim...”
- Yaşadığımız o olumsuz şeylerin, hangi hatıradan kaynaklandığını biliyor muyuz peki?
- Bilmemiz gerekmiyor. Onu Tanrı biliyor. Tanrı her yerde. O her şeyi biliyor. Ve zamanı geldiyse, bizim içten yakarışımıza ikna olursa, siliyor. Bakın ben bu ülkeye gelmeden temizlik yaptım, bu şehre, bu otele gelmeden de. Gelince de. Sizinle tanışmadan da yaptım...
- Neden?
- Çünkü sizinle tanışmamızın bir sebebi var. Niye başkası değil, siz? Niye bu röportajı sizinle yapıyorum. Bilmiyorum sebebini. Ama hiçbir şey tesadüf değil. Madem bizim kaderlerimiz kesişti, herhangi bir olumsuzluk yaşamak istemedim. Yaşamamak için de, siz benimle görüşmeye gelmeden, “Bilinçaltımdaki hangi kayıt yüzünden bir araya geliyorsak teşekkür ediyorum. Seni seviyorum. Ve beni affet” dedim. Ben bu oturduğum koltukla da ilgili temizlik yapıyorum. Sadece canlı varlıklar değil, cansız varlıklar da temizliğimin bir parçası...
HATALARIMLA AŞK YAŞIYORUM
- Günde kaç kere bu cümleleri tekrarlıyorsunuz?
- Binlerce kez. Durmaksızın. Sizin yanınızdan ayrıldıktan sonra temizlik yapacağım, havaalanına giderken de, uçağa binerken de...
- Siz aslında olmuş, olan ve olacak negatif şeyleri kışkışlıyorsunuz, öyle mi?
- Hayır, tam tersine, negatif duygularıma aşık oluyorum!
- Anlamıyorum...
- Onlara, “Seni seviyorum ve teşekkür ediyorum” diyorum.
- ‘Düşman’ı tekmeleyeceğinize, bağrınıza basıyorsunuz...
- Aynen öyle. Hatalarınızla aşk yaşıyorsunuz! Direnmemeniz gerekiyor. Çünkü direnirseniz, tekrarlar. Kabul edeceksiniz. Ve gittikçe sakinleşeceksiniz. İşler yoluna girecek.
- Bu cümleleri tam olarak kime söylüyoruz?
- Hatıralarımıza, içimizdeki hatalara. Onları sevdiğimizi söylüyoruz. Bu başlangıcı. Tabii başka yollar da var. Ama en basiti bu ve bunu herkes uygulayabilir. O kadar basit ki.
- İyi de tıp diye bir şey var dünyada, psikoloji var, terapi var, Freud var, psikanaliz var... Siz hepsini bir yana koydunuz...
- Hayır, öyle değil. Bu da onların yanında bir yöntem. Tıp dünyasından olup da Ho’oponopono’dan
yararlananlar da var.
- Peki ya problem düzelmezse, ne diyeceğim, “Zamanı değilmiş mi?”
- Evet.
- İyi de bu yönteme nasıl inanayım o zaman, düzelmeme ihtimali var...
- Siz bilirsiniz, isterseniz inanmayın. Dileyen denesin ve hayatındaki değişiklikleri gözlesin. Sadece üç cümle: “Seni seviyorum, teşekkür ediyorum, beni affet...”
- Binlerce kez. Durmaksızın. Sizin yanınızdan ayrıldıktan sonra temizlik yapacağım, havaalanına giderken de, uçağa binerken de...
- Siz aslında olmuş, olan ve olacak negatif şeyleri kışkışlıyorsunuz, öyle mi?
- Hayır, tam tersine, negatif duygularıma aşık oluyorum!
- Anlamıyorum...
- Onlara, “Seni seviyorum ve teşekkür ediyorum” diyorum.
- ‘Düşman’ı tekmeleyeceğinize, bağrınıza basıyorsunuz...
- Aynen öyle. Hatalarınızla aşk yaşıyorsunuz! Direnmemeniz gerekiyor. Çünkü direnirseniz, tekrarlar. Kabul edeceksiniz. Ve gittikçe sakinleşeceksiniz. İşler yoluna girecek.
- Bu cümleleri tam olarak kime söylüyoruz?
- Hatıralarımıza, içimizdeki hatalara. Onları sevdiğimizi söylüyoruz. Bu başlangıcı. Tabii başka yollar da var. Ama en basiti bu ve bunu herkes uygulayabilir. O kadar basit ki.
- İyi de tıp diye bir şey var dünyada, psikoloji var, terapi var, Freud var, psikanaliz var... Siz hepsini bir yana koydunuz...
- Hayır, öyle değil. Bu da onların yanında bir yöntem. Tıp dünyasından olup da Ho’oponopono’dan
yararlananlar da var.
- Peki ya problem düzelmezse, ne diyeceğim, “Zamanı değilmiş mi?”
- Evet.
- İyi de bu yönteme nasıl inanayım o zaman, düzelmeme ihtimali var...
- Siz bilirsiniz, isterseniz inanmayın. Dileyen denesin ve hayatındaki değişiklikleri gözlesin. Sadece üç cümle: “Seni seviyorum, teşekkür ediyorum, beni affet...”
AKIL HASTALARINI UZAKTAN TEDAVİ ETTİM
ÖLÜMSÜZ RUH
Eğer temizliği uygulamazsan, hayat ve ölüm arasına sıkışırsın ama temizliği yaparsan,
kutsal bir varlık haline gelirsin
ve hiç bir zaman ölmezsin. Ölümsüz olursun...
Eğer temizliği uygulamazsan, hayat ve ölüm arasına sıkışırsın ama temizliği yaparsan,
kutsal bir varlık haline gelirsin
ve hiç bir zaman ölmezsin. Ölümsüz olursun...
- Akıl hastalarıyla da çalışmışsınız ve onları uzaktan tedavi etmişsiniz...
- Evet, çünkü onların o halde olmasından da ben sorumluyum.
- Nasıl yani? Niye sorumlu olasınız, onları tanımıyorsunuz bile...
- Hayır, teknik olarak yaratılıştan itibaren tanıyorum. Ben sorumluyum onların o halinden. Dünyada olup biten her şeyden sorumluyum. Onlar için de temizlik yaptım ve yıllar içinde çok büyük gelişme gösterdiler. Zaten bu olay üzerine kitap yazıldı.
- Siz deli değilsiniz değil mi?
- Hayır.
- İyi de bu nasıl işe yarar? Birtakım insanlar hastanede ve siz onları uzaktan iyileştirdiğinizi söylüyorsunuz...
- Siz didiklemeyi bırakıp, sonuçlarına bakın: Hepsine faydası oldu. Artık kavga etmiyorlar, sorun yaratmıyorlar. Daha sakin ve daha huzurlular...
- O zaman biz depremlerden, kasırgalardan, savaşlardan, kısacası bu dünyada olan biten her şeyden sorumluyuz...
- Aynen öyle. Ama dünyada herkes kendi temizliğini yaparsa dünya daha yaşanılacak bir yer olur.
- Hayatın sırrı ne?
- Pişmanlık ve affetmek.
- Hayatta en önemli şey ne?
- Saf ve temiz kalpli olmak.
- Reenkarnasyona inanıyor musunuz?
- Evet.
- Neden?
- Bilmiyorum içimdeki ses, inan diyor.
- Hepimizin içimizdeki sesi mi dinlemesi lazım?
- Evet, yeteri kadar temizsek, o ses bize hep doğruları söyler.
- Hikâyeniz nedir?
- Yıllar evvel bu yöntemi anlatan bir workshop’a gittim. Neden gittiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Zaten bir gün sonra, “Saçmalık bütün bunlar” dedim, terk ettim. Ama içimdeki ses, “Geri git” dedi, gittim, yine terk ettim, üçüncü seferde workshop’u tamamladım. Ve ikna oldum. Tüm yüreğimle Ho’oponopono’ya inanıyorum. Yoksa zaten bütün dünyayı gezip anlatmam, 73 yaşında bir adamım. Çok da sevmiyorum seyahat etmeyi. Yoruluyorum.
- Bu yıl nerelere gittiniz? Nasıl bir hayatınız var?
- Japonya, Tayvan, Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, şimdi İtalya, Fransa, Romanya...
- Allah kolaylık versin. Sizi seviyorum, size teşekkür ediyorum ve beni affedin diyorum...
- Evet, çünkü onların o halde olmasından da ben sorumluyum.
- Nasıl yani? Niye sorumlu olasınız, onları tanımıyorsunuz bile...
- Hayır, teknik olarak yaratılıştan itibaren tanıyorum. Ben sorumluyum onların o halinden. Dünyada olup biten her şeyden sorumluyum. Onlar için de temizlik yaptım ve yıllar içinde çok büyük gelişme gösterdiler. Zaten bu olay üzerine kitap yazıldı.
- Siz deli değilsiniz değil mi?
- Hayır.
- İyi de bu nasıl işe yarar? Birtakım insanlar hastanede ve siz onları uzaktan iyileştirdiğinizi söylüyorsunuz...
- Siz didiklemeyi bırakıp, sonuçlarına bakın: Hepsine faydası oldu. Artık kavga etmiyorlar, sorun yaratmıyorlar. Daha sakin ve daha huzurlular...
- O zaman biz depremlerden, kasırgalardan, savaşlardan, kısacası bu dünyada olan biten her şeyden sorumluyuz...
- Aynen öyle. Ama dünyada herkes kendi temizliğini yaparsa dünya daha yaşanılacak bir yer olur.
- Hayatın sırrı ne?
- Pişmanlık ve affetmek.
- Hayatta en önemli şey ne?
- Saf ve temiz kalpli olmak.
- Reenkarnasyona inanıyor musunuz?
- Evet.
- Neden?
- Bilmiyorum içimdeki ses, inan diyor.
- Hepimizin içimizdeki sesi mi dinlemesi lazım?
- Evet, yeteri kadar temizsek, o ses bize hep doğruları söyler.
- Hikâyeniz nedir?
- Yıllar evvel bu yöntemi anlatan bir workshop’a gittim. Neden gittiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Zaten bir gün sonra, “Saçmalık bütün bunlar” dedim, terk ettim. Ama içimdeki ses, “Geri git” dedi, gittim, yine terk ettim, üçüncü seferde workshop’u tamamladım. Ve ikna oldum. Tüm yüreğimle Ho’oponopono’ya inanıyorum. Yoksa zaten bütün dünyayı gezip anlatmam, 73 yaşında bir adamım. Çok da sevmiyorum seyahat etmeyi. Yoruluyorum.
- Bu yıl nerelere gittiniz? Nasıl bir hayatınız var?
- Japonya, Tayvan, Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, şimdi İtalya, Fransa, Romanya...
- Allah kolaylık versin. Sizi seviyorum, size teşekkür ediyorum ve beni affedin diyorum...
Yorumlar