Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz
Arkadaşım Şehnaz'ın gönderdiği yazı...
Dunning Kruger Etkisi Cornell Üniversitesinde iki psikolog olan Justin Kruger ve David Dunning’in tanımladığı çok ilginç bir idrak eğilimi... Kısaca özetlersek: Yetkin olmayan insanlar, vardıkları yanlış sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir. Biraz açarsak;
İnsanların az ya da çok beceri sahibi olabilecekleri herhangi bir şey söz konusu olduğunda (satranç oynamak, bir alet kullanmak, okuduğunu anlamak gibi): Yetkin olmayan insanlar becerilerine aşırı değer biçme eğilimindedirler. Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki sahici beceriyi farkedememektedirler. Yetkin olmayan insanlar kendilerindeki yetersizliğin boyutunu görememektedirler. Eğer bu yetkin olmayan insanlar becerilerini geliştirmek üzere eğitilirlerse, geçmişteki eksikliklerini farkedip kabul etmektedirler.
Bu etkinin sonucunda (Charles Darwin’in de belirttiği gibi) cehalet, genellikle bilgi sahibi olmaktan daha çok özgüvene sebep olmaktadır.
Yani bir konu hakkında ne kadar az şey biliyorsak, bu az olan bilgimiz bizim aslında ne kadar az bilgi sahibi olduğumuzu farketmemizi engellediği gibi, bu durum bize sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşuzcasına bir özgüven kazandırmaktadır.
Bu etkiden niye bahsediyoruz?
New Scientist dergisindeki bir makaleye göre insanlar tavsiye alırken, özgüvene sahip birisinden alınan tavsiyeyi, konuyla ilgili en çok bilgi sahibi olan kişinin tavsiyesine tercih ediyor. Yani bir konu hakkında doğruyu söyleyip söylemememiz çok önemli değil, karşımızdaki kişi bizi özgüvenimize (ve karşı tarafta uyandırdığımız güven duygusuna) göre değerlendirip ona inanıyor. Peki bu niye önemli? Bilim adamları, kesin yargılarla konuşmaktan kaçınırlar. Zira ertesi gün başka birinin, başka bir kanıt getirip kendilerini yanlışlayabileceklerinin farkındadırlar. O yüzden bulgularını ortaya koyarken her zaman bir yanılma payı dahil ederler. Çünkü dünya gibi kompleks bir yapıda çok az kesin bilgi olduğunun ve insanoğlunun tüm bilgiyi işleyemeyeceğinin farkındadırlar. Bilim, cevabı olmayanı yerlerde “bilmiyorum” diyebilir.
Öte yandan, aslında belli bir konuyla ilgili bilgisi tesadüfi olan – veya altta yatan başka bir amaçları olan- kişiler konuşurken kesin cevapları olduğunu söylerler.
Ölümden sonra yaşam konusunu ele alalım. Bilim basitçe “bilmiyoruz” derken, aslında herhangi bir somut bilgileri olmayan din adamları “biliyoruz, şu şu şu var” derler. Bu yazının başında bahsedilen Dunning Kruger efekti ve özgüvene sahip bir kaynaktan gelen bilgiye inanma eğilimi, doğal olarak bilim adamlarının söylediklerini değil, din adamlarının söylediklerini kabul eder. Bir çok insan için bu türden bir cevap, arkasını aramayı düşünmeye sebep olmayacak kadar yeterlidir. Bu da bir çok insanın niye yanlış şeyleri doğru kabul ettiğini açıklayan sebeplerden biri olmalı...
Değerlendirme zaafı. Bu iki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da bulmuşlar. Cornell Üniversitesi’nden 45 öğrenciye bir test yaparak çeşitli sorular sormuşlar ve öğrencilerden "testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini" istemişler. En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60’ına doğru cevap verdiklerine, üstelik iyi günlerinde olsalar yüzde 70’e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıkmış. En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) ise en alçakgönüllü denekler olduğu, soruların yüzde 70’ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri görülmüş. Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel de kazanmışlar.
İnsanların az ya da çok beceri sahibi olabilecekleri herhangi bir şey söz konusu olduğunda (satranç oynamak, bir alet kullanmak, okuduğunu anlamak gibi): Yetkin olmayan insanlar becerilerine aşırı değer biçme eğilimindedirler. Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki sahici beceriyi farkedememektedirler. Yetkin olmayan insanlar kendilerindeki yetersizliğin boyutunu görememektedirler. Eğer bu yetkin olmayan insanlar becerilerini geliştirmek üzere eğitilirlerse, geçmişteki eksikliklerini farkedip kabul etmektedirler.
Bu etkinin sonucunda (Charles Darwin’in de belirttiği gibi) cehalet, genellikle bilgi sahibi olmaktan daha çok özgüvene sebep olmaktadır.
Yani bir konu hakkında ne kadar az şey biliyorsak, bu az olan bilgimiz bizim aslında ne kadar az bilgi sahibi olduğumuzu farketmemizi engellediği gibi, bu durum bize sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşuzcasına bir özgüven kazandırmaktadır.
Bu etkiden niye bahsediyoruz?
New Scientist dergisindeki bir makaleye göre insanlar tavsiye alırken, özgüvene sahip birisinden alınan tavsiyeyi, konuyla ilgili en çok bilgi sahibi olan kişinin tavsiyesine tercih ediyor. Yani bir konu hakkında doğruyu söyleyip söylemememiz çok önemli değil, karşımızdaki kişi bizi özgüvenimize (ve karşı tarafta uyandırdığımız güven duygusuna) göre değerlendirip ona inanıyor. Peki bu niye önemli? Bilim adamları, kesin yargılarla konuşmaktan kaçınırlar. Zira ertesi gün başka birinin, başka bir kanıt getirip kendilerini yanlışlayabileceklerinin farkındadırlar. O yüzden bulgularını ortaya koyarken her zaman bir yanılma payı dahil ederler. Çünkü dünya gibi kompleks bir yapıda çok az kesin bilgi olduğunun ve insanoğlunun tüm bilgiyi işleyemeyeceğinin farkındadırlar. Bilim, cevabı olmayanı yerlerde “bilmiyorum” diyebilir.
Öte yandan, aslında belli bir konuyla ilgili bilgisi tesadüfi olan – veya altta yatan başka bir amaçları olan- kişiler konuşurken kesin cevapları olduğunu söylerler.
Ölümden sonra yaşam konusunu ele alalım. Bilim basitçe “bilmiyoruz” derken, aslında herhangi bir somut bilgileri olmayan din adamları “biliyoruz, şu şu şu var” derler. Bu yazının başında bahsedilen Dunning Kruger efekti ve özgüvene sahip bir kaynaktan gelen bilgiye inanma eğilimi, doğal olarak bilim adamlarının söylediklerini değil, din adamlarının söylediklerini kabul eder. Bir çok insan için bu türden bir cevap, arkasını aramayı düşünmeye sebep olmayacak kadar yeterlidir. Bu da bir çok insanın niye yanlış şeyleri doğru kabul ettiğini açıklayan sebeplerden biri olmalı...
Değerlendirme zaafı. Bu iki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da bulmuşlar. Cornell Üniversitesi’nden 45 öğrenciye bir test yaparak çeşitli sorular sormuşlar ve öğrencilerden "testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini" istemişler. En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60’ına doğru cevap verdiklerine, üstelik iyi günlerinde olsalar yüzde 70’e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıkmış. En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) ise en alçakgönüllü denekler olduğu, soruların yüzde 70’ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri görülmüş. Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel de kazanmışlar.
Yorumlar